BAVUL Kentin bir ucundan diğer ucuna kadar gezmediği, görmediği yer bırakmadı Bayram o gün. Sayamayacağı kadar tramvay, otobüs değiştirdi, bir çok bistroda kahve içti, bira içti, restorantta pizza yedi, caddelerde dolaştı. Caddelerde yürürken kendisini sanki ıssız bir çölde yürüyormuş gibi hissediyordu, oysa iğne atsan yere düşmeyecek kadar kalabalıktı Paris caddeleri. Son durak meşhur Champs-Eliysée caddesiydi, Bayram kalabalıktan insanlara çarpa çarpa en yakın durağa ulaşıp evin yolunu tuttu. Evine yakın durakta inip metrodan çıktı, akşam olmak üzereydi. Kaldırımda yürürken nedense Nazım Hikmet'in şu dizeleri aklına geldi: "Ben, ihtiyarlığım, yalnızlığım Bir de kara sevda Dördümüz yan yana yürüyoruz" Ama Bayram ihtiyar değildi, kırlaşmış saçları olsa da henüz elli yaşlarında idi. Tek odalı evine girerken her zamanki gibi dış kapısı gıcırdıyordu, bu gıcırdama sesi odadaki ıssızlığı, sessizliği yarıyordu, Bayram için bu ses eve geldiğinin habercisiydi. Yarıl