NAZIM HİKMET & CÎGERXWÎN
NAZIM HİKMET ve CÎGERXWÎN
Güneşli güzel bir havada Cenevre'nin Leman Gölü'nde bir bankın üzerinde oturmuş Jet d'eau / Su fiskiyesini uzaktan seyrediyoruz, sohbet gene edebiyat, bu sefer şiir. Söz Nazım Hikmet ve Cîgerxwîn'e geldi. Sabırsızlıkla arkadaşımın sözünü bitirmesini bekliyordum, nihayet söz bendeydi, başladım :
"Bu toprakların iki büyük şairini bir çırpıda anlatmak elbet kolay değil ama bir şairin bir dizesi bile, kendisi hakkında, sanatı hakkında çok rahat bize ipucu verir.
Memleket mi, yıldızlar mı
Gençliğim mi daha uzak
(Nazım)
Şiirde "zaman" ve "mekan"ı, "soyut" ve "somut"u alt üst eden dizeler, "gençlik" geçmişte, "yıldızlar" gökyüzünde, "memleket" ise yeryüzünde.
Ama bunların uzaklıklarını bir arada düşünüp ve kafada "güçlü imgeler" yaratmak şairlere özgü birşey. Bunu Nazım yapıyor. Şiirlerinde genelde böyle sıradışı bir tarz ve imge var.
Sivik çû bihara min
Zer bû pelê dara min
Dûr dûr diçû yara min
(Cîgerxwîn)
İmgeden ziyade kulağa hoş geliyor. İmgeye kafiye eklemek ve melodik dizeler yapmak da Cîgerxwîn'in özelliği. Şiirlerinde bu özelliği kolayca bulabiliriz.
Her şair şiirleriyle başka bir edebî tat verir insanlara.
Ve bir şiir insanların beyninde, ruhunda, gönlünde alt-üst oluşlar yaratabilir.
Ufkumuz sanat ile uzar gider, sanat ile genişler. İç dünyamız sanat ile güzelleşir, iç dünyalar güzelleşirse dış dünya kendiliğinden güzelleşir".
Bunun üzerine arkadaşım :
"Ufkumuzdan sanat eksik olmasın" deyip çalan telefonuna cevap verdi, "öylesine oturuyoruz işte, havadan sudan bahsediyoruz, biraz da şiirden".
Ondan sonra biraz da havadan sudan bahsettik...
Mûlla Evîndar
Yorumlar
Yorum Gönder