BARDAKİ BULGAR
Suat haftasonunu dört gözle bekliyordu.
İş bitiminde akşama doğru Paris'in meşhur Champs-Elysée caddesinde yürürken her zaman önünden geçtiği café-bar'da barın arkasında servis yapan yeni bir kız gördü. Hemen içeri girip bara oturdu, bir tane bira istedi.
Kıza Fransızca hemen sordu:
"Yeni mi işe başladınız?"
Kız: "Evet bugün başladım".
Bunu duyunca Suat uzunca keyifli bir nefes alıp iyice yerine sabitlendi, kıza "benden bir bardak bir şey içiniz" dedi. Kız "memnuniyetle" dedi.
Kız bir bardak beyaz şarap alıp içine biraz da kasis kremi koyup karıştırdıktan sonra "şerefinize" dedi.
Suat "yeni işinizi sevdiniz mi?" diyerek söze girdi, kız "en son söylenecek sözü en başta söylerim, evli değilim, boşum" deyip usulca bir kahkaha attı. Suat buna daha da sevindi.
Suat'ın telefonu çaldı, kahvehaneden arıyorlardı "okey oynayacağız, oyuncu eksik" dediler. Suat, Türkçeyle rahat bir şekilde, kızın gözüne baka baka kızın kulağının dibinde "Hayır gelmeyeceğim, çok güzel salak bir kız buldum, çok çabuk tavlanacak biri, onu ayarlayacağım" diye telefonu cevapladı.
Suat, kızdan bir tane bira daha isteyip "hangi ülkedensiniz, isminiz ne" diyerek sohbete devam etti. Kız "Bulgarım, ismim Anastasia, ama Fransızca dışında bir dil bilmiyorum" deyip kadehini tekrar Suat'a kaldırıp ufak bir gülümsemeyle "Sizin isminiz yok mu, hangi ülkedensiniz?" deyip bir yandan da bardaki diğer müşterilere servis yapıyordu. Suat, "Türkiye'denim, ismim Suat" dedi.
Suat: "Hafta sonları ne yapıyorsun Anastasia?"
Anastasia: "Kafa dengi biri denk gelirse diskoteğe gidiyorum".
Suat: "Bildiğim çok güzel bir diskotek var".
Anastasia: "Madem ki davet ediyorsun gelirim ama ben seçeceğim diskoteği". Suat "Okey" deyip nedense elini cebine koyup cüzdanını çıkarıp içindeki 1000 Euro'yu yokladı.
Anastasia saat 19:00'da işi bitiriyordu. Ve saat tam 19:00 idi.
Anastasia: "Diskoteğe daha çok var, saat 22 gibi gidelim"
Suat: "O zaman birer pizza yiyelim"
Anastasia: "Şu köşedeki pizzeriaya gidelim"
Suat: "Okey".
Suat, hafta sonları normalde kahvehaneye gider, orada sandiwich ve içecekler üzerine arkadaşları ile okey oynardı. Bu hafta sonunda hiç hesapta olmayan pizzeriada kendini buldu. Pizzalar geldi, şarap şişeleri açıldı. Şarapları Anastasia seçti, kaliteli ve pahalıydı hepsi.
Saat 22'ye geliyordu. Diskotek vakti de geldi. Sabaha doğru saat 5'e kadar diskotekte Anastasia dans etti, Suat da dans eder gibi yapıyordu ama aslında yerinde sayıyordu. Anastasia, "yeterince eğlendik, bu kadar yeter, taksi çağır gidelim" dedi. Suat taksi çağırdı.
Taksiye bindiler, Anastasia evinin bulunduğu sokağı taksiciye söyledi. Suat, finale yaklaşıyor sevinciyle şimdiden Anastasia'da kahve içmeyi rahatlıkla düşleyebilirdi. Taksi sokağa geldi. Taksici 39 Euro dedi. Suat cebine baktı, bir tek 40 Euro kalmıştı onu da taksiciye verdi.
Anastasia: "Sen niye taksiden indin? Sen de mi bu sokakta kalıyorsun". Suat sadece güldü. O saate kadar Suat ile Anastasia arasındaki diyaloglar tamamen Fransızcaydı. Bu sefer Anastasia konuştu, son cümleyi söyledi ama sürpriz yapıp çok düzgün bir Türkçeyle söyledi: "Herşey için teşekkürler, yoluna devam edebilirsin. Şimdi anladın mı kim salakmış!"
Anastasia, Bulgar Türklerinden idi ve çok güzel Türkçe konuşuyordu. Suat ağzı açık şekilde Anastasia'nın yüzüne baktı, sonra utanıp yüzüne de bakamadı, yere baktı. Suat yüzünü yerden çevirdiğinde Anastasia çoktan binanın kapısından içeri girmişti bile.
Haftasonu kahvehanede arkadaşlarıyla okey oynamak varken sabahın köründe Suat şehrin ta öbür ucundaki evine yürüyerek yola koyuldu.
Mûlla Evîndar
mullaevindar@gmail.com
14.12.2015
Yorumlar
Yorum Gönder