Kayıtlar

Kasım, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Pir Sultan Abdal - Söz / Gotin

Resim
Ger tu xwedanê huner î Tu dikarî xwe biguherî Gotina ku tu bibêjî Divê di dil de bipêjî (Pir Sultan Abdal) Werger / Çeviri : Mûlla Evîndar  * * * Hünerin var ise kendini devşir Söyleyecek sözü kalbinde pişir Pir Sultan Abdal

MAVİ YOLCULUK

MAVİ YOLCULUK İtalya'nın liman kenti Brindisi'den Türkiye'nin Çeşme ilçesine doğru gitmek üzere gemiye bindik. Otomobilimizi geminin en alt katında tarif edilen yere bırakıp küçük valizlerimizi de kamaramıza götürdükten sonra en üst kat olan güvertede bulunan restorana gittik. Restoranın yan ve üst tarafları tamamen açık olan bölümüne oturup denizi, mavi suları izleyelim dedik. İki kişiydik. İlk kez koca denizde uzun yolculuk yapacaktım, yanımdaki arkadaş uçak fobisinden dolayı uçağa binemediği için yolculuğu böyle tercih ediyordu, meraklı ve heyacanlıydım, bu yolculuk otuz altı saat sürecekti ama merak etmeyin bu yazı otuz altı saat değil hemen biraz sonra bitecek. Gözlerimi etrafta ne kadar çok gezdirdiysem de hep limana takıldılar. Önce liman, sonra kıyı ve giderek koca şehir yavaş yavaş küçülüp tamamen kayboldu. Artık Brindisi yoktu. Arada bir küçücük adalar çıkıyordu sonra onlar da bir daha hiç çıkmadılar. Şimdi her taraf sadece mavi sulardan ibaretti, koca de

HUDUTLAR

HUDUTLAR Bir yaz günü Fransa'dan karayoluyla Almanya'ya geçiyoruz. Güneş ışıl ışıl şavkıyor, hava açık, gökyüzü berrak, yeryüzü rengarenk. Yolun sağında, solunda bir tür papatya olsa gerek, her tarafı bir örtü gibi kaplamıştı. "ALMANYA'YA HOŞGELDİNİZ" levhası çıktı, artık levhalar, tabelalar Almanca idi, Fransızca bitti. Fransa'dan Almanya'ya geçtik, hudut ile neredeyse bitişik olan park alanına arabayı hemen çekip arabadan indik ve Almanya'ya ayak bastık, sonra rengarenk tabiatı seyre daldık. Yeryüzünü örten papatyalara bakarken, düşüncelere daldım: Hududu geçtik, ülke ismi değişti, dil değişti ama papatyalar değişmedi, hududun her iki tatafında da aynıydı, sıra halindeki doğal ağaçlar gene aynıydı, gökyüzünde parıldayan güneş aynıydı, masmavi gökyüzünde huduttan bihaber kanat çırpıp hududun bir o tarafına bir bu tarafına uçuşan kuşlar aynıydı, gökyüzünde hudut yoktu. Hududun her iki tarafında hava, oksijen aynıydı. Ne gökyüzünün rengi ne de y

NAZIM HİKMET & CÎGERXWÎN

Resim
NAZIM HİKMET ve CÎGERXWÎN  Güneşli güzel bir havada Cenevre'nin Leman Gölü'nde bir bankın üzerinde oturmuş Jet d'eau / Su fiskiyesini uzaktan seyrediyoruz, sohbet gene edebiyat, bu sefer şiir. Söz Nazım Hikmet ve Cîgerxwîn'e geldi. Sabırsızlıkla arkadaşımın sözünü bitirmesini bekliyordum, nihayet söz bendeydi, başladım : "Bu toprakların iki büyük şairini bir çırpıda anlatmak elbet kolay değil ama bir şairin bir dizesi bile, kendisi hakkında, sanatı hakkında çok rahat bize ipucu verir. Memleket mi, yıldızlar mı Gençliğim mi daha uzak (Nazım) Şiirde "zaman" ve "mekan"ı, "soyut" ve "somut"u alt üst eden dizeler, "gençlik" geçmişte, "yıldızlar" gökyüzünde, "memleket" ise yeryüzünde. Ama bunların uzaklıklarını bir arada düşünüp ve kafada "güçlü imgeler" yaratmak şairlere özgü birşey. Bunu Nazım yapıyor. Şiirlerinde genelde böyle sıradışı bir tarz ve imge var. Sivik çû bihara m

AÇ PENCEREYİ

Resim
AÇ PENCEREYİ Aç pencereyi Uzaklara bak, çok uzaklara                                   ufuklara Geceye, aya bak, yıldızlara Bilinmeyen, görünmeyen                        isimsiz                        tanımsız boşluklara Aç pencereyi Denize dalar gibi dal geceye Hiç gitmediğin        duymadığın        şehirlerin de gece ışıklarını düşün Dünyanın senin sokaktan Zamanın dün, bugün, ertesi günden                            ibaret olmadığını düşün Ve de evrenin bu şehirden                           bu ülkeden                           bu kıtadan                           bu dünyadan                                 ibaret olmadığını Seyretmekle kalma Gir zamanın, evrenin içine Zamanın ve mekanın                        sonsuzluğunda kulaç at! Başı ve sonu olmayan               bu zaman ve mekanda                            yolculuktan korkma!. Mûlla Evîndar  28.12.2016

KARWAN

Resim
KARWAN (Koçberên Anatoliyê) Seda zû ji xewa şîrîn Şîlan şiyar bû bi qîrîn Ji xeweke kûr venciqî Xewa çava lê miçiqî Şîlan zarok e Şîlan keçek kurd e Li bayê seda Li eyazê seda Şîlanê nizanî ew çi ye Ketibûn rêze malbat Karwan amade bû ji bo çûnê Karwana koçberiyê li rê bû Şîlanê nizanî bi ku ve û çima ewê herin Ketin rêze, gişk sîwar bûn Kal û pîr, keçik û xort tev Bûk û zava, zar û zêç tev Tev ketin rê, tev bûn rêwî Kete rê karwana koçberan Kete rê Birêket karwan çû Toz û dûman li dû Derketin ji hembêza warê xwe Derketin çûn ew mêrxas Derketin çûn ew gernas Niha bûn koçber ber bi warên nenas                                ber bi warên nenas Kok ji axa xwe veqetî Dil ji canê xwe veqetî Li wan deran hiştin hêlîn Li dû man zeviyên heşîn Li dû xwe Şîlanê nêrî Bi çavên kelegirî Li dû wan ma şûna çîrokê Li dû wan ma rêça dîrokê Dest berdan ji ava kaniyên zelal Çeman bi pêlên xurt deng dan                                      li dû wan!...