Kayıtlar

Mayıs, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

WÊNENAME / RESİMNAME

Resim
Wêne û Helbest : Mulla Evindar WÊNENAME / RESİMNAME Li vê sedsala nû di wêje de, bi taybetî jî di warê helbestê de rêbazeke nû, şêwazeke nû destpê dike. Di berika herkesî de telefonê mobîl ku wêneyan dikşîne heye û em her kêlî û rewşa xwe bi wan telefonan dikşînin û car carna jî li bin, li ser, li hundir van wêneyan çend gotin, helbest û hwd. dinivîsin. Ji ber ku gotin yan jî helbest ligel wêne ye, wêne bi peyvan re alîkarî dike û wateya hevokan temam dike, xurt dike. Bi vî awayî jî stîleke nû, şêwazeke nû di wêje de li cîhanê destpê dike. Min navê vê rêbazê li ba xwe kir "wênename". / Bu yeni yüzyılda biz belki farkında olmadan edebiyatta, özellikle de şiirde yeni bir akım, yeni bir tarz başladı ve gelişiyor. Herkesin cebinde kameralı telefonlar var ve bu telefonlarla her anımızı, her durumumuzu çekip resimliyoruz sonra altına, üstüne ya da içine yazılar yazıyoruz. Bu yazılar resimden ayrı olmadığı için resim kelimelere yardımcı olmakta, cümleleri tamamlama

LİSELİ

LİSELİ "Liseli" kelimesi nedense durduk yere kulağıma hoş gelir, anlamıyla, telaffuzuyla hoş bir imge olarak zihnimde belirir. "Lise" Fransızcadır, "Lycée" diye yazılır Fransızcada, ama okunuşu aynıdır. Fransızca aşk dilidir derler, kim bilir belki de ondandır kulağa hoş gelmesi. Liseli artık çocuk değildir ama henüz tam genç de değildir, reşit değildir ya da olmak üzeredir. Ama artık aşık olmasını becerir, sevmeyi bilir. İlk sevmelerin, taptaze aşkların yaşandığı yıllar... Belki de bundandır zihinde hoş bir imge olması. Lise 1, Lise 2, Lise 3 diye belirtirdik sınıfımızı. Lise 3'teydim. Sıralara ikişerli ikişerli otururduk. Genelde erkekler ve kızlar ayrı otururdu. Yanımdaki sıra arkadaşım Serdar nakil yapıp başka liseye geçince ben sırada tek başıma kaldım. Sınıfın hemen hemen yarısı kızdı, kızlar da ikişerli ikişerli otururdu, sadece bir sıra vardı ki orada üç kız yan yana oturuyordu, o da hemen önümdeydi. Hemen o ilk gün öğretmen o üç

YAZALIM

YAZALIM Yazının icadı ile tarih, arkasında daha kolay iz bıraktı. Yazalım... Aklımızdan geçeni, yürekte hissedileni kalem ile kağıda dökelim ya da klavye ile ekrana geçirelim. Daha önce olanı, şimdi olmakta olanı, olmasını istediklerimizi... Hayallerimizi, ufuklarımızı... Yazalım... Yazarken şiir, öykü, roman, deneme vs. diye isim koymaya gerek yok, yazılana son noktanın konulmasıyla ortaya ne çıkarsa, hangi edebî tür, hangi yazı türü çıkarsa. Belki de yeni bir edebî tür, yeni bir yazı türü ortaya çıkar... Önemli olan birşeyler yazmak. Yazar olacağım, şair olacağım diye değil... İçimizdekini, dışarıya aktaralım... Etkileme, etkilenme ve etkileşimin bir yolu da budur. İç dünyamızdaki, kafamızdaki sonsuz deryada beliren ama kelimelere, seslere dönüşmeyi bekleyen duyguları, dürtüleri vs. ne varsa yazabildiğimiz kadar, bir cümle bile olsa yazıya dökelim, bunların uçsuz bucaksız iç dünyamızda uçuşup kaybolmasına izin vermeyelim, dış dünyamıza aktaralım, başkalarına u

KIYIYA VURAN DALGALAR GİBİ

Resim
Kıyıya vuran dalgalar gibi Aklıma gelirsin Ansızın Mûlla Evîndar