MAVİ YOLCULUK

MAVİ YOLCULUK

İtalya'nın liman kenti Brindisi'den Türkiye'nin Çeşme ilçesine doğru gitmek üzere gemiye bindik. Otomobilimizi geminin en alt katında tarif edilen yere bırakıp küçük valizlerimizi de kamaramıza götürdükten sonra en üst kat olan güvertede bulunan restorana gittik. Restoranın yan ve üst tarafları tamamen açık olan bölümüne oturup denizi, mavi suları izleyelim dedik.

İki kişiydik. İlk kez koca denizde uzun yolculuk yapacaktım, yanımdaki arkadaş uçak fobisinden dolayı uçağa binemediği için yolculuğu böyle tercih ediyordu, meraklı ve heyacanlıydım, bu yolculuk otuz altı saat sürecekti ama merak etmeyin bu yazı otuz altı saat değil hemen biraz sonra bitecek.

Gözlerimi etrafta ne kadar çok gezdirdiysem de hep limana takıldılar. Önce liman, sonra kıyı ve giderek koca şehir yavaş yavaş küçülüp tamamen kayboldu.

Artık Brindisi yoktu. Arada bir küçücük adalar çıkıyordu sonra onlar da bir daha hiç çıkmadılar. Şimdi her taraf sadece mavi sulardan ibaretti, koca denizde bir kutu gibi duran gemide yolculuk yapmak insanı ürkütüyordu ama bir o kadar da büyülüyordu.

Sağıma baktım, sağım uçsuz bucaksız mavi sulardan ibaretti, soluma baktım öyle, önüme, arkama baktım gene öyle, görüş alanım maviye boyandı. Tüm yönler çalkalanan masmavi sulardan ibaretti. Suyun derinliği ne kadar bilmiyorum, dipsiz mi, değil mi bilemem ama genişliği sonsuz gibiydi, ne ucu, ne sonu gözüküyordu. Bunu düşünmek bile insanı ürkütüyordu. Sonra gökyüzüne baktım, orası da masmaviydi.

Hayal ötesi, rüya ötesi bir şeydi. Herşey ve her taraf maviydi.

Ufuklar masmaviydi.

Havasıyla, suyuyla mavi bir dünya, masmavi bir gezegen.

Deniz çalkalanıyordu, gemi sallanıyordu. Restorandaki garson çok serinkanlı ve rahat bir şekilde servis yapmaya devam ediyordu, görünüşe göre bu onlar için sıradan ve normal bir şeydi. Gene de sordum "Bu hiç birşey, daha dalgalı deniz görmemişsiniz" dedi.

Biraz etrafta yürüyeyim dedim, meğer kaptanın kabini hemen biraz ötedeymiş, camlarını sağlı, sollu açmıştı. Kaptan gayet rahat, huzurlu ve mutlu görünüyordu, önünde bir sürü düğme, direksiyon aleti vs. vardı ve sanki hiç birşey yapmıyordu ama aslında koca bir gemiyi sürüyordu. Sordum kaptana :

"Deniz fazla çalkantılı değil mi?"

Kaptan sessiz bir kahkahayı andıran bir tebessüm ile, kulağa fisıldar gibi şu cevabı verdi:

"İstiyorsan seni burada indireyim".

Mûlla Evîndar 









Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKUZ ADIMDA KÜRTÇE'Yİ KOLAYCA OKUYUP YAZMA METODU / Mûlla Evîndar

BIZBEN - Mulla Evindar

LAWIKMAR / Mûlla Evîndar

BÛKA SPÎ - Mulla Evindar

FIRAT CEWERÎ û CIWAN HACO - Mulla Evindar

JANA DIL - Mulla Evindar

ŞEVEKE PAYÎZÊ - Mûlla Evîndar

ÇÛNA BER TEQE - Mulla Evindar